Sosyal medya, hayatımızın birçok alanı arasında köprü kurarak bize büyük fayda sağladı. İletişimi kolaylaştırmakla ve gerçek zamanlı paylaşımı mümkün kılmakla kalmayıp yaşam tarzı trendlerinin, güzelliğin, modanın ve hayallerin sergilendiği bir platform haline geldi.
İnsanlar eskiden iletişim kurmak için akşamları dışarı çıkıp sosyalleşirken, şimdi yan yana otururken bile sosyal medyada beğeni ve yorumlarla iletişim kurmayı tercih ediyor.
Hatta dijitalleşme, bir şekilde istekleri ve hayalleri bile değiştirmeyi başardı. Hepimiz ortak ilgi alanlarımızın olduğu veya iyi içerik ve kaliteli hikayeler sunan kişileri takip ediyoruz. Farkında olmadan sosyal medya kara deliğinin içine çekildik.
Nedense hayatı fiilen yaşamak yerine, nasıl yaşamayı istediğimizi göstermeye odaklandık; bu da samimi olmak ile gösterişli olmak arasındaki çizginin muğlaklaşmasına sebep oldu. Aslında sosyal medya dünyamızı genişletmeliydi fakat görünen o ki kendimizi hazcılığın sürekli tekrar eden dünyasına hapsettik.
1 milyon takipçiye sahip olmak nihai amacımız mı? Bir kişinin takipçi sayısını nasıl ve ne zaman o kişinin gerçek hayattaki popülerliği ile özdeşleştirdik? Aşılamaya çalıştığımız farklı anlayış bu mu?
İlerleme ve gelişme yolculuğumuzdaki bir noktada hayatın gerçek anlamını unutarak hepimiz verimli şekilde ikili bir hayat sürmeye başladık.
Bir dahaki sefere birilerinin Instagram, Facebook vb. sosyal medya sayfalarına bakarken kendinize şu soruyu sorun: Bu kişi gerçekten burada göründüğü gibi biri mi?
Ne sahtedir ne sahte değildir ayırt edebilir misiniz?